20 Ağustos 2014 Çarşamba

PATATESLİ AY ÇÖREĞİ


        Şimdi, her yiyenin beğendiği güzel bir tarifimi daha paylaşıyorum şimdi sizlerle. Ben bu çöreği yumuşacık olduğu için pek seviyorum. Bazen kıymalısını da yapıyorum. O da çok güzel oluyor. 
        Bu çöreği hazırlama aşamasında buzluğa da atarak depoluyorum. Böylece bir misafirim geleceğinde hazırlaması daha kolay oluyor (aşağıda ayrıntılı anlattım).




       MALZEMELER

HAMUR İÇİN:
1pk toz maya
3 su bardağı un
1/2 su b. süt
1/2 su b. sıvıyağ
1 yumurta
bir tutam tuz
2-3 yemek kaşığı eritilmiş margarin

İÇİ İÇİN
3 adet haşlanmış patates
10 dal maydanoz
tuz, karabiber

ÜZERİNE
1 yumurta sarısı

YAPILIŞI:

  Toz maya ve unu bir kaseye alın  karştırarak ortasını havuz şeklinde açın. Süt, sıvı yağ, yumurta ve tuzu ilave edin.
 Bütün malzemeyi ele yapışmayacak bir hamur elde edene kadar ortadan başlayıp kenarları yavaş yavaş içine katarak yoğurun.
 Mayalanmasını beklemeden hamuru önce 3 eşit parçaya , daha sonra her parçayı 5'e ayırıp 15 adet beze elde edin.
 Her bir bezeyi merdane ile pasta tabağı büyüklüğünde açın. Üzerlerine eritilmiş tereyağı sürün. 5 adedini üstüste koyun.
 5'erli üç hamur grubunu buzdolabında yarım saat bekletin.(not:ben bu aşamada buzdolabında bekletmeden pasta tabağıyla birlikte strece sararak direk buzluğa atıyorum. Donunca pasta tabağından ayırıyorum. Misafirim geleceği zaman buzluktan çıkararak çözülmesini bekliyorum ve aşağıdaki adımlara devam ediyorum. )
  Rendelenmiş patates, ince kıyılmış maydanoz, tuz ve biberi karıştırıp iç harcı hazırlayın.  
  Buzdolabında dinlendirdiğiniz hamurları çıkarın. 
Bir parça hamuru alıp unlanmış zeminde merdane ile açın.
 Bıçakla 8 üçgene bölün. 
İç harçtan koyup sigara böreği gibi sarın ve uçlarından bükerek ay şekli verin.
 Üzerine yumurta sarısı sürün. 
Yağlanmış tepside 180* ısıtılmış fırında üstü kızarana kadar pişirin.    

AFİYET OLSUN

 ************************************************






17 Ağustos 2014 Pazar

BEBEK BATTANİYESİ

         Kardeşim Murat 3 ay sonra baba oluyor. E tabi ben de ilk kez hala oluyorum. Üstelik yeğen kız :))  
Oldum olası kız çocuğunun her şeyi daha bir şirin daha bir güzel gelir bana. Hiç unutmuyorum ilk bebeğime hamileyken Murat bizi ziyarete gelmişti ve bir gün Kızılay'a alış-verişe çıkmıştık. Bebek için girdiğimiz her mağazada ben direk kız kıyafetlerine bakıyordum. Murat durdu durdu sonunda bombayı patlattı. ''Abla  yeğenim erkek olmayacak mıydı??Yanlış mı hatırlıyorum??'' puhahaha!!!
         İşte şimdi bu olayın üstünden tam sekiz sene geçmişken kardeşim de bebek sahibi oluyor. E hala  olarak kolları sıvadım tabii.Yeğenime şirin mi şirin pembe mi pembe bir bebek battaniyesi örüyorum hevesle. Şimdi sizi bu battaniyenin görselleri ile baş başa bırakıp ben kaçıyorum. Öpüldünüz... 





 


      Aslında daha tamamlamadım ama paylaşmadan da duramadım. Bitirince iç kısmını fuşya rengi kumaşla astarlayacağım. Pembiş, miniş, tontirik bir şey olacak. 
HER KÖŞESİ CENNET MEMLEKETİMDEN TATİL DÖNÜŞÜ
terevit boğazı

        Uzun bir aradan sonra bloğuma da Ankaraya da dönüş yapmış bulunuyorum. Bilmenizi isterim ki dağdan indim ve şehir hayatına henüz adapte olamadım :)) Şaka bir yana Kaçkarların eteklerinden,
2500 metre rakımdan bol oksijen, bol çiçek kokusu, bol manzara ve bol bol mutluluk depolayarak ama bir o kadar da yorgun olarak gelmiş bulunuyorum. Üç çocuklu bir annenin hiç bir zaman tatil yapamayacağının idrakine varmış ve non-stop bir hayatın beni beklediğini tam bir aymayla anlamış bulunmaktayım ve boynumu büküp halime razı oluyorum. Allahım bana verdiğin evlatlar için sana şükrediyorum. Şikayetçi olmadan yaşamak için bana güç ver(amin).  :))
        Bilenler biliyor ama bilmeyenler için anlatıyorum: Efendiiim ben Trabzonluyum eşim de Rizeli. Yazları güneye değil kuzeye tatil yapmaya gidiyoruz haliyle. Köyü de seviyorum ama yayla benim için bir aşka dönüşmek üzere sanırım. 
        Bu sene köye yolculuğumuz tamı tamına 20 saat sürdü. Bazı aksilikler ve uzun dinlenme molaları vererek ağır aksak ama sağ-salim ulaştık çok şükür. İki araba peş-peşe gittik. Toplamda 10 kişiydik. Köye yaptığımız yolculukların arasında en uzun zaman alan yolculuğu yaparak bir rekora imza attık kendi çapımızda. Aşagıdaki resim sabah 5-6 saatleri civarında durup uyuyarak dinlendiğimiz bir tesisten.  Arabamızı tam da bu levhanın yanına çekmiştik.

         Aşağıdaki resimler Beşikdüzü plajından. Önder ufak bir kaza geçirdi. Eşimle arabayı sanayiye götürdüklerinde 4 saat gibi minicik bir süre :)) bu plajda onları bekledik. E tabi bu arada zamanımızı da değerlendirdik. Çocuklar plaj kısmında denize girdiler. Resimlemeyi unutmuşum ama iç kısımda da çardaklar ve oyun parkı var. Biz de çardaklarda oturup piknik yaptık. Tesiste semaverle çay da vardı. iki semaver çay içtik.  





       Köyde bir gece konakladıktan sonra-köye yanına gittiğimiz-Ayşe Teyzemiz ve biz (eşim, ben ve üç çocuğumuz) Ayşe teyzemizin jipini alarak yaylaya çıktık. Yolculuğumuz iyi geçti. Tam yaylaya vardık 10 dakikalık yolumuz kaldı derken jip poff diye duman çıkararak arızalandı. Allahtan köyden bir akrabamızla arka arkaya çıkıyorduk yaylaya da onun arabasıyla yola devam ettik. Ertesi gün karşı yayladan birini bulduk da arızayı giderdi neyse ki. Yoksa taaa yaylaya çekici çağır jipi yükle aşağı indir, tamir ettir derken ayvayı yemiştik tam anlamıyla. (Bilmeyenler için söyliyim. Çarşıdan yaylaya çıkmak üç saati buluyor.)
     
palovit şelalesi

sevdalı şelale
Bu sene yaylaya yeni yapılan yolla çıktık. Şelalelerde durarak resim çekildik.  Zilkaleyi resimlememek gibi bir yanlışlık yaptığımı şimdi farkettim. Üstelik yayladan dönerken akşamdı ve ışıklandırmalarla harika görünüyordu. Aşağıdaki resimde de bu seneki kahraman jipimiz bulunuyor. Şaka bir yana teyzemin jipi olmasa ve biz servisle yaylaya çıkmış olsak; üç çocukla evden dışarı gezmeye çıkamayacakmışız onu anlamış bulunuyoruz.   



     
            Bizim buraların kestane balı meşhurdur biliyorsunuz.Ağacın üstünde gördüğünüz kulübecikler arı kovanı oluyor.  Aslında daha otantikleri de vardı ama resimlerini hiç iyi çekememişim.

        Bu da Hamlakit yaylası. Bana göre bahtsız bir yayla. Neden mi? Çünkü hep dumanın içinde kalıyor. Ağaçların içindeki son yayla. Burdan sonraki yaylalar ağaçsız çayırlıkların içinde.

hamlakit yaylası

        İşte  bizim yayla Palovit. Aslında karşılıklı iki yayla da diyebiliriz. Sağdaki bizim köyün, soldaki ise üç ayrı köyün yaylası. Her iki yaylanın adı da Palovit tabii ki...
palovit yaylası


        Bizim yaylanın karşıki yayladan görünümü...      


        İşte bu da bizim yayladaki evimiz. Abisi kızıma patikayı çıkmasında yardımcı oluyor.

        Minik kızım, kapımızın önündeki betonda oturmuş,elinde ev yapımı köy ekmeği yiyerek manzaranın keyfini çıkarıyor.



       Bu da hem güneşli hem dumanlı bir günde evimizin karşısındaki manzara.


        Bu sene yaylaya arabayla çıkmamızın meyvesi her yere 2-3 kere gidebilmemiz oldu. Terevit Boğazı'na da 3 kere çıktık. Bu seneki kadar çok çiçekli hiç görmemiştim buraları. Hele Terevit Boğazı Bir çiçekli ki,  zebil...
   






terevit boğazı


 Terevit Boğazından Terevit Yaylası'nın görünümleri...





terevit yaylası

         Terevit yaylası...


        Bu güzel inek de arabamızın yanına gelerek kafasın camdan içeri uzatmak suretiyle bize hoş geldiniz dedi :))


        Bizim sarı kafa Terevit Yaylası'nı arabadan izliyo...

        Eşim ve oğlum manzara karşısında mest olmuş halde...


        Eeee Terevit Boğazı'na gidilir de çiçek toplanmaz mı? Tabii ki bol bol topladım. Hemen evdeki yerlerini de aldılar tabii...

Çiçeklerimizin eşliğinde lezzetli kahvaltılar da yapmadan olmazdı her halde.

        Son gün bile çiçek toplamaya gittik. Bunları da eşim bana topladı...




        Eşim ve çocuklarım Samistal yaylasının girişinde...
        Bu arada benim favori yaylam Samistal. Evlerinde kullanılan taşlar akıl almaz şeyler doğrusu. Yalnızca birkaç senedir araba yolu ile gidiliyor bu yaylaya. daha öncesinde yaya olarak ve patikalardan gidiliyordu pek çok yayla gibi...
        Samistal'in teyzemiz eşliğinde karşıdan görünümü... Hava açıkken başka, kapalıyken başka güzel memleketim. Önünde küçük gölü ve üstünde dumanıyla ne güzel görünüyor, değil mi?



        Bu da dede yoluyla Samistal'e bakış.
samistal yaylası




        Samistal'e bu sene 3-4 kere gittik. Keçileri, buzakları, .nekleri sevdik okşadık her seferinde.




        Ününde taşlarla çevrilmiş çayırlığıyla çok güzel bir yayla evi. Yine Samistal'den. Ev yapılalı bir hayli zaman olduğu tahtalarının renginden belli oluyor. 




En arkada görünen zirveler Kaçkarlar'ın zirvesi.



Son sözüm şu ki memleketim tam bir cennet. Fırsatı olan her kes ömründe bir defa Karadeniz turu yapmalı bence.








        
        
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...